EVGENY MOROZOV- MEDYA DEMOKRASİSİ

 


 

Sosyal Medya 21. Yüzyılın iletişim ve sosyalleşme mecrasıdır ve artık insanların tümü bu platformlar üzerinden kendi bilgi kaynakları tarafından beslenmektedir. 21. Yüzyıl dünyası artık dijital bir dünya ve dijital dünyanın platformları aslında biraz da tekeldir. Sosyal medya ve dijital medyanın geleneksel medyadan farkı çift taraflı çalışıyor ve dileyen herkesin erişimine açık olmasıdır. Nasıl bir bıçak bir katilin elinde oldurucu bir silah ama aynı zamanda bir cerrahin elinde tedavi ediyor ise sosyal medya da kullanan kişiye hizmet eden bir mecradır. Bu vesile ile medya demokrasisi kısmına gelmeden önce sosyal medya platformlarını, dijital Medya’yı ve bu mecralarda insanların kendilerini ifade etme ihtiyacının iyi analiz edilmesi gerekmektedir. Bu sebeple insanın düşünceleri aracılığı ile kendini ifade etmeye olan ihtiyacı ve ifade özgürlüğünün tanımını iyi yapmak gerekmektedir. İnsan haklarının başında gelen ifade özgürlüğü, düşüncenin korunmasını amaçlamaktadır. Düşünce ise “bir şey, kimse, olay veya sorun hakkında zihinsel olarak hüküm kurmak, görüş sahibi olmak, vaziyet olmak, değerlendirmede veya mütalaada bulunmak ve bunları dış dünyaya söz, yazı, resim vb. gibi araçlarla yansıtmaktır.” [1] Düşünce insanın iç dünyasıyla ilgilidir, açıklanmadığı sürece başkaları tarafından bilinmesi mümkün değildir. Bu nedenle özgür düşünmenin anlam ifade edebilmesi için toplumun düşüncesini açıklama özgürlüğüne de sahip olması gerekir. Bu açıklamanın değişik türde olması mümkündür. Yazının bulunmadan önceki yüzyıllarda düşünce sözle ifade edilmekte iken, yazının bulunmasıyla düşünce başka bir şekilde ifade edilebilir hale gelmiştir. Yazının deri parçalarına yazıldığı devirlerden bu yana düşüncenin sözlü, yazı yoluyla açığa vurulması irade ve yazarlar arasında sürekli gerilime neden olmuştur. İrade, yazıyı oluşturan bilgiyi iradenin kontrolünde olmasını istediği halde, bilgiyi özgürleştirmek isteyen yazarlar da tarih boyunca çeşitli yöntemlerle bu kontrolden kurtulmaya çalışmış ve sürekli iktidarı yönetenler ile karşı karşıya kalmışlardır. Ama günümüzde de görmekteyiz ki düşünceyi ifade etmek,ve başkalarına aktarma isteği bitmemiştir. İletişim alanındaki teknolojilerin günlük yaşamın belirleyicisi olduğu günümüzde dijital aktivizm kavramı da hayatımıza girmiştir. Sosyal medyanın (web 2.0) hayatımıza girmesi ile toplum için yeni iletişim seçeneklerinin arttığını söyleyebiliriz. Dünya çapında Sosyal medya ile bireyler diğer insanlar ile iletişim kurabilir ve kendi içeriklerini üreterek global olarak diğer bireylere sunabilirler. Bunun ile birlikte bireyler çeşitli demokratik ve kamusal tartışmalara katılım gösterip diğer yandan da toplumun diğer bireylerini örgütleyebilirler. Bireyler içerik üretimi açısından sosyal medyada eşittir ve eşit erişime sahiptir. Bazı kullanıcılar şöhretleri nedeni ile sosyal medyada daha fazla avantaja sahiptir. Bu açıdan bakıldığında daha fazla takipçi ve beğeni toplarlar. Bu da erişimlerini güçlendirir. Global olarak örgütlenebilen ve kolonileşen bireyler kamu yararını faydalı veya faydasız gözetmeden içerikler üretebilir ve ürettiği içerik ile çeşitli problemleri de beraberinde getirebilmektedir. Toplumun Çoğu bireyi sosyal medyada siyasi katılımlarda bulunurlar. Sosyal Medya ve dijital medyanın kitlelere ulaşma, kitleleri örgütleme ve sonuç alma süreçlerine örnek olarak 18 Aralık 2010 tarihinde Tunus’dan başlayarak Arap dünyasına yayılan “Arap Baharı” surecinin ilk ateşinin yakıldığı olay doğru bir örnek olarak ele alınabilir. Tunus’un Sidi Boizid kentinde sokakta sebze satan bilgisayar mühendisi muhammed Bouazizi’nin arabasına kadın bir belediye memurunun el koyması ve buna karşı çıkan Bouazizi’yi tokatlaması sonucunda Bouzzizi, olayı protesto etmek için kendini yaktı. Ancak daha önce birkaç kez arabasına el konan Bouazizi bedenini ateşe verdiği anı kameralar önünde gerçekleştirdi. Bu olay sonucunda geniş bir aşiretin mensubu olan Bouazizi’nin yakınları ve onlara destek veren diğer insanların arasında yayılan video, görüntü ve paylaşımlar Tunus sokaklarında hükümet aleyhinde düzenlenmeye başlayan ve şiddetini giderek arttıran protestolara sebep oldu. Bu protestolar Arap dünyasında bir domino etkisi yaratarak Twitter, Facebook ve Youtube gibi sosyal medya platformları üzerinden organize edildi ve aynı zamanda bu ağlar üzerinden dünyanın geri kalanına yayıldı. Böylece Arap dünyasında başlayan ve dikta rejimlerini devirmeyi hedef alan bu “demokrasi hareketi” dünyanın değişik yerlerinden de büyük bir destek ve ilgi gördü. Sosyal medya platformlarının “Arap Baharı” hareketine destek verilmesi ile yoğun ilgi gösterilmesi konusundaki rolü çok büyük olmuştur. Sonuç olarak yaşanan olaylar bir sosyal medya devrimi değil, sosyal medyanın da destek olduğu devrim olarak tarihte yerini aldı. Çoğu insan sokaklarda protestoya istekli olmadığı için sosyal medya yolu iradeyi protesto etmektedir. Örneğin; 2009 da iran’da cumhurbaşkanlığı seçimlerini protesto eden halkın sosyal medyanın da etkisi ile olayları farklı bir boyuta taşıdığını görebilmekteyiz. Buda sosyal medyanın hayatımıza girmesi ile artmış ve protestolar yalan yanlış bilgi kirliliğini ile kaosu beraberinde getirmiştir. Bu sonuçlardan dolayı iradenin toplumu baskılamaya ve topluma dayatmalar ile yönetmeye çalıştığını bizlere göstermektedir. Bu sonuçlar doğrultusunda Dijital platform da ABD menşei (facebook, twitter vs.) hâkim olduğu için ve belirli kaygılarından dolayı ABD hükümeti sürekli demokratik açıdan internet özgürlüğünden bahsetmektedir. Avrupa ülkeleri ise tam tersini düşünmektedir. Almanya iradeye zarar verecek her türlü içerik için yüklü miktarda ceza yaptırımları uygulamaktadır. Bundan dolayı çeşitli hükümetler kendi ülke vatandaşlarını kontrol etmek adına sosyal medya da denetlemeye, izlemeye ve gözetlemeye başlamışlardır. Örneğin; Çin, Mısır gibi ülkelerde iradeye muhalif paylaşımlar yapan kullanıcılar sansüre ve gerektiğinde tutuklama ile karşı karşıya kalmalarına sebep olmuştur. Sosyal medyadaki paylaşımlarından dolayı iradenin müdahalesi sonucu demokrasinin tehlikeye girdiğini söyleyebiliriz. Bunun yanı sıra sosyal medyada bazı kullanıcılar ise bu platformları eğlence ve sosyalleşmek için kullanmaktadır. Daha az politik amaçlar için kullanmaktadırlar. Son zamanlarda ki artan sosyal medya kullanımına rağmen siyaset hala azınlık meselesi olarak kaldığını söyleyebiliriz. İradenin uyguladığı ağır sansürler ve kısıtlamalar toplum gözünde demokrasiye vurulan zincir gibi algılandığını söyleyebiliriz. Bu baskılamalar sonucunda toplum sosyal medya üzerinden çeşitli paylaşımlar ile doğru ya da yanlış bilgiyi ağ dolaşımına sokarak toplumu yönlendirebilmektedir. Ağ içerisinde dolanan yanlış bilginin yerine doğru bilgi yüklense bile karşılıklı etkileşim sayesinde yayılım engellenememektedir. Dijital ortamda işler tersine döndüğünde medya demokratik toplumun tam aksine iradenin toplum üzerinde hegemonya kurmasına hizmet etmeye başlar. Toplumu iradenin keyfi kararlarına karşı savunmasız bırakır ve bunu meşrulaştırarak yapar. İrade ile ilişkisi açısından sosyal medya ideolojik bir araç olur. Her ne kadar teknolojik ilerlemeler ile teknoloji şirketleri sosyal platformların özgürlük ve demokrasi getireceğini belirtse de günümüzde bunun aksi bir durum olduğunu göstermektedir. Sosyal platformlarda ki çoğu paylaşım irade karşıtı gözükse de belirli bir kısmı iradenin yanında yer alır. Özellikle iki partili veya başkanlık sistemi ile yönetilen ülkelerde sosyal platform sayesinde seçmen destekleri sosyal platformlar üzerinden sağlanabilmektedir. Bu da irade ve seçmen arasında bir ilişki yolu olarak görülmektedir. Bu duruma sosyal platformlarda e-katılım sağlanması diyebiliriz. İrade her zaman politikaları hakkında web sitesinden bilgi vermez bilgi verme işlerini sosyal platform üzerinde yapar ve gündemi belirler bu gündeme çoğu zaman olumlu dönüşler olmaz ve trol hesaplar ve hiç görmediğimiz robot yazılımlar sayesinde de ağ dolaşımına yanlış bilgilendirmelerle yayılır.

Sonuç olarak sosyal medya ve dijital medya toplumun bilgi surecinin yapı taşlarını oluşturuyor olsa da ortak bilinç ve ortak akıl inşa etme konusunda halen birtakım güncellemelere ihtiyaç duymaktadır. Sosyal medya platformları ve dijital medya demokratik hak ve özgürlükler noktasında yapıcı dinamikler geliştirme konusunda daha aktif kullanılmalıdır. Algı yönetimi ve siyasi amaçlara ulaşım noktasında kullanımının daha kontrollü olarak yapılması gerekmektedir. Daha önce “Arap Baharı” örneğinde gördüğümüz dikta rejimlerine karşı başkaldırının ve bu sürecin sonuçlarının sosyal medya platformları ile dijital medyanın gücüne bağlanması abartılıdır. Devletler sosyal medya platformlarında algıyı yönetmek, olası risklere karşı hazırlıklı olmak adına sosyal medya ile dijital platformların tamamında takip, teşhis ve cezalandırma konularında gerçek anlamda üst düzey çalışmalar yapmaktadır. Küresel çekişmelerin baş aktörleri olan A.B.D, Rusya ve Çin gibi devletler sosyal medya platformları ile ilgili birtakım yasal süreçleri başlattılar ve ilgili platformların devlet eliyle yerlileştirilmesi konusunda global tehditti kırmak adına çalışmalar yapmaktadırlar. Ayrıca sosyal medya platformları ve dijital medya kullanımı, erişimi, insanın kendini bu platformlarda ifade etme noktasında da bu yasaların gereği olarak toplumlar dijital kimlik’lendirme safhasına geçiyor. Aslında tüm bu çalışmalar insanların ifade özgürlüklerinin sınırlandırılmasından ziyade yanlış bilgi, yanlış algı ve dolayısı ile kitlelerin siyasi bir amaç adına güdülenmesinin önüne geçmek adına yapılıyor. Diktatör irade sosyal medyayı Blogger’ları eğiterek ve onlara bir ücret ödeyerek kendi amacına uygun propaganda yaptırmak amacı ile kullanmaktadır. Muhaliflerin bilgisayarlarına casus yazılımlar sayesinde sızmaktadırlar. Böylelikle Sosyal medyadaki tüm hareketleri izleyebilmektedirler. Bazı irade yöneticileri ise toplumun kafasını karıştırıp gerçek olayları önemsiz göstermek adına sosyal medya aracılığı ile eğlenceler, gereksiz sorunlar yaratıyorlar. Buna Latincede “panem et circenses” ekmek ve eğlence taktiği deniyor. Örneğin Belarus da hükûmetin sahip olduğu ve yönettiği internet sunucuları müşterilerin korsan film indirmelerine izin veriyor. Halk ise bu durumun keyfini çıkarırken hükûmet de yapmak istediklerini programlayıp uyguluyor. Rusya ve Çin de bu isi mükemmel icra ediyor. [2] Vekalet savaşlarının giderek arttığı, safların belirlendiği günümüz dünyasında terör örgütleri üzerinden savaş, finans üzerinden savaş ve en önemlisi sosyal medya üzerinden algı yönetim savaşı ile iktidar değişimleri sosyal medya üzerinden yapılması öngörülmektedir. Bahsettiğimiz bu sebepler neticesinde devletler sosyal medya süreçlerindeki takip, teşhis, karşı propaganda ve cezalandırma konularında daha agresif önlemler alırken sosyal medya alanındaki ifade özgürlüklerinin alanını daraltıyor. Sosyal medya kullanıcıları ise kendi düşüncelerini özgürce ifade edebildikleri, fake olarak nitelendirebileceğimiz kullanıcı profilleri ile istedikleri algıyı oluşturup pazarlayabildiği ayrıca yaptıkları bu çalışmalar sonucunda elde ettikleri takipçi sayısına göre maddi kazanım sağladıkları bu platformları artık yasal süreçler açısından değerlendirerek daha asabi kullanmaya başlayacakları görülmekte ve gözlenmektedir. Sınırsız ifade özgürlüğü ve kitleleri bir amaç üzerine organize edebilme gücüne sahip olarak doğan ve diktatör rejimleri devirme süreçlerinde güçlü bir rol oynama evrilmesinde olan sosyal medya platformları sebep olduğu sonuçlar neticesinde bu gücü daha çok kontrol etmek isteyen ve bu platformlardaki demokrasinin de sınırlarını belirleyen dijital diktatörler yaratmıştır.

 

 

 

 

[1] Öztürk, Bahri – Erdem, Mustafa Ruhan, “Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku”, Bası 11, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2007, s. 130.

[2] Ezgi Başaran-Radikal Gazetesi, “Özgürlükler Twiit ile Gelmez” Evgeny Morozov Röportajı

http://www.sosyalarastirmalar.com/cilt11/sayi61_pdf/2tarih_cografya_siyaset_uluslararasiiliskiler/aktas_murat.pdf

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AĞ TOPLUMUNDA TEHLİKEDE OLAN DEĞERLER COVİD-19

COVİD-19 PSİKOLOJİMİZİ NASIL ETKİLEDİ ?